ALTAY'DA TARİHİ HAFTA

Bu satırları okuyan kişilerin hemen hepsinin Altay kulübünü ne kadar çok sevdiğimi ve bağlılığımı bildiğini tahmin ediyorum. Bu sebeple sizlerin de anlayacağı üzere bu satırları yazmak canımı acıtıyor.

29 Mayıs Çarşamba günü Altay Genel Kurulu kulübün futbol şubesinin şirketleştirilme yetkisini yönetim kuruluna verilmesi için toplanacak. Genel kurul üyelerinin ancak yüzde 75 katılımı ile resmiyet kazanacak seçimde yüzde 50 olumlu oy kullanılması durumunda şirketleşme kararı yetkisi yönetim kuruluna verilecek.

 Son yıllarda Avrupa’dan sonra Türkiye’de birçok kulüp şirketleşme yoluna gitti. Hatta FİFA ve Türkiye Futbol Federasyonu, kulüplerin şirketleşmesi için belli kurallar ve süreler koyuyor. Altay kulübünde henüz belki de hiçbir kulübün gündeminde yokken başta rahmetli Kemal Zorlu ve sevgili Nafiz Zorlu’nun önerileriyle şirketleşme çok defa gündeme gelmişti. Belki dönemin romantik futbol anlayışı belki bizlerin onların vizyonundan uzak beceriksizliklerimiz, Altay’ın belki de bugün tüm kulüplerden önde olmasını engelledi.

  Hazırlanan şirketleşme modelinde dernek genel kurulu yine Altay Spor kulübü başkanı ve yönetim kurulunu seçmeye devam edecek ve futbol hariç tüm spor branşlarından sorumlu olacak. Eğer futbol şubesi şirketleştirilebilirse bundan sonra Altay Spor Kulübünün futbol şubesi profesyonel yöneticiler tarafından yönetilecek.

 Şirketleşme kararı çıkmazsa, Altay’ın mevcut insan kaynakları maalesef takımın liglerde yarışmacı olarak mücadele edebilmesine yetemez hale geldiği göz önüne alınırsa Altay kulübünün belki de seneye liglere katılamama durumuna getirecek.

 Hafta içinde yapılan bilgilendirme ve genel kurula hazırlık toplantısında ortaya konulan rakamlar insanda sadece çaresizlik duygusunu oluşturuyordu. Altay’ın gelecek yıl mücadele edeceği ligde mevcut kadroyu koruyarak lige katılabilmesi için gerekli bütçenin en az 90 milyon TL olarak bildirildi. Peki ya bu ligde gelirler? Belki inanamayacaksınız ama gelirlerin sadece 2 milyon TL olduğu söylendi. Yani şirketleşme kararı alınamazsa yönetim kurulu bir yıl içinde en az 88 Milyon TL kendi kaynak yaratmak zorunda. Bu ligde 88 milyon TL sponsor ve kaynak üretebilmenin olanaksızlığını düşünürsek tüm yük başkana ve 1-2 yöneticiye kalır ki bu durumda yönetime talip olmak için gerçekten yürekli olmak gerek.

 İç saha maçlarında bile bu sezon tek maç için giderlerin 400bin TL olduğunun bildirilmesi futbolun büyük bir sermaye olmadan yönetilemez olduğunun bir kanıtı. Yine devlet düzenlediği kanunla vergi alacaklarını mevcut yönetimden şahsen talep etmeye başlamış. Altay kulübünde bu rakam her ay 1 milyon TL. Maalesef artık bu paraları verebilecek kişiler Altay kulübünde yoklar ya da kör kuyuya atacak paralarının olmadığını ifade ediyorlar.

 İsim sponsorluğu tartışıldığında rahmetli Kemal Zorlu genel kurul kürsüsünde ‘siz istemiyorsunuz ama zannediyor musunuz şirketler isim sponsoru olmak için sırada?’ diye serzenişte bulunmuştu. Aslında aynı durum şirketleşme süreci için de geçerli. 700 milyon TL borcu olan bir şubeye talip olmak için şirketler sıraya girmiş değil. Fakat benim gördüğüm Altay’ın ve Türk futbolunun efsane ismi Mustafa Denizli’nin bu süreçte büyük gayreti var. Başarabilir ya da yapamaz ama onun bu süreçte kulübü için sağlığını dahi riske atarak gayret göstermesi Altaylı olmanın ne kadar derin bir duygu olduğunun kanıtı.

 Gerçek olan tek şey var her koşulda Altay’da kötü günler bitiyor. Genel kurulun şirketleşme kararı alması yetmiyor, transfer sezonuna kadar şirketleştirmeyi gerçekleştirmesi de gerekiyor. Kurul bu kararı alamaz ya da şirketleştirmeyi başaramazsa kötü olarak kabul ettiğimiz bugünleri mumla arayacağımız kapkara felaket günleri bizi bekliyor.